28 Ocak 2016 Perşembe

Kardeş de bir yere kadar…

Bütün dinler ve bütün öğretiler iyi insan olmak üzerineyse eğer ve asırlardır süren bu mücadele hala daha başarıya erişmemişse, burada yanlış olan bir şeyler var.
Demek ki kötülük insanın fıtratında var.
Bütün kanunlar, bütün yaptırımlar, bütün baskılar sonucunda engellenebilen bu duygu başıboş kaldığında olmadık vahşetlere imza atıyor.
Vakti zamanında Almanlar’ın Yahudiler’e yaptığını kat be katıyla Yahudiler Filsitinliler’e yapıyor.
Hadi diyelim bu ikisinin dinleri ayrı, birbirlerinden hazzetmiyorlar. Din’i bahane edip güç dengelerini değiştirmeye çalışıyorlar.
Ya aynı dinden olanlar?
Onlar da mezhepleri bahane ediyorlar…
İsrail’in yayılmacı politikası malum.
Acımasızca yaptığı saldırılarla topraklarını gittikçe genişletip bütün Arap Yarımadası’na, ardından da ihtimal ki dünyaya sahip olma yolunda istikrarla ilerliyor. Uzun yıllara yayılan bir planın hedefine kitlenmiş ve önüne geleni tarumar ediyor.
Yahudiler’in Müslümanlar’ı kırdığını dilinden düşürmeyenlerse kendi içlerinde aynı dinden kardeşlerini öldürüp duruyor.
Hem de ne öldürmek.
Bir de marifetlerini tüm dünyaya gösterip yüreklere korku salıyor.
Savaştan kaçanlar hayatta kalabilmek için tüm dünyaya çil yavrusu gibi dağılıyor…
Bir yandan tüm Türkiye Filisitinliler için ayağa kalkarken, Suriye’deki savaştan kaçıp gelerek Türkiye’ye sığınan Suriyeliler hiçbir yerde istenmiyor.
Kahramanmaraş’a yerleşen Suriyeliler’in araçları ve iş yerleri halk tarafından darp ediliyor, Suriyeli bir aile linç edilmek isteniyor.
Polis, başka bir halkı korumak adına kendi halkıyla karşı karşıya kalıyor.
Bu arada bütün değerler ve bütün kavramlar alt üst oluyor.
Hani kardeştik… Hani komşuyduk
****
Dışımızda kaldığı kadar acıyıp üzülüyoruz savaş mağdurlarına. Çok üzüldüğümüz o mağdurlar içimize girdikleri anda aynı acımasızlıkla biz de dışarıya atmaya çalışıyoruz.
Herkesin işi de aşı da anca kendisine… Ortak istemiyoruz.
Ekmek bölündükçe sinirler bozuluyor, ortada ne merhamet kalıyor ne de “Müslüman din kardeşi” söylemi…
Ev ev üstüne olmadığı gibi ülke ülke üstüne de olmuyor.
Atam boşuna “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” dememiş.
Herkes otursun evinde, taşmasın mahalleye…
Evin istemediğini mahalle hiç istemiyor…
Ona göre!
****

14 Temmuz 2014'da yazmışım ben bu yazıyı.
O günden bugüne gelinen durum ortada. Ege Denizi'nde balıktan çok mülteci cesedi var. Kimse mülteci kabul etmek istemiyor.
En son İsveç İçişleri Bakanı Anders Ygeman, geçen yıl İsveç'e sığınma başvurusunda bulunan 80 bine yakın sığınmacının sınır dışı edilebileceğini açıklamış.
Dagens Industri Gazetesi sınır dışı etme dalgasının İsveç'in sığınmacı politikasında örneği bulunmayan bir durum olduğu tespitini yaparken, bunun bir yıl boyunca her gün 200 sığınmacının sınır dışı edileceği anlamına geldiğini yazmış. İsveç İçişleri Bakanı Anders Ygeman "Öncelikli olarak sığınmacıların gönüllü geri dönüşleri için ortam yaratmaya çalışacağız. Ancak bunda başarılı olamazsak zor kullanmak zorunda kalabiliriz." demiş. Polisin hazırlıklı olmasını söylemiş.

Kısacası;
Evli evine köylü köyüne.
Peki ya artık gidecek evi kalmayan hangi fare deliğine?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder